(Uzlet: toplum yaşayışından kaçıp tek başına yaşamak.)

 

Lal olacaksa için en ufak bir şey kaçışındır senin. 

Uzlete çekilir kişi çünkü kendini yalnız hissetmediği tek yer orasıdır. 

Öylede lütuflu öylede dingin ve huzurludur o makam.

 

Pervanesi olacaksa insan kendinin döner başı pişmeden aşı.

Mal mülkten de döner, semaya da döner...

Hele ki lal olacaksa eğer dönerde döner. Sebep arar dönmesine yolunu, solunu, sonunu her şeyiyle döndürür.

 Dünya elinden ağıt yaksak neyin kârına ki. 

Öylesine dönmektense böylesine dönmek daha daha içtendir. 

Göklerden düşen cemremidir yoksa bir bilinmez esamemidir. 

Düşüverir öylesine yüreklere, öylesine içten öylesine yürekten ve ölesiye hep gökten. 

Seyyah oldum gezdim dünyayı göklerden düşeni toplarım diye ama gezmedikten sonra sen kendini; seyyahlık bir yana dünya bir yana. 

Tadın bile tadı olmaz bu manada. Tattığımız şeyler aslında kendi uzletimizde masamızda çözümlediklerimizdir. 

O masada çözümleyemediğimiz hiçbir şeyden tat almayız. 

Gözlerimizden, dillerimizden, yüreğimizden mektup olsa dökülse bile bütün alem aynamızdaki aynımızı fark ettiğimizde biz olma yoluna koyuluyoruz. Aman yanlış anlamayın asla biz olmuyoruz ama olamıyoruz, olamayacağız da. 

Fıtratımızda biz yok çünkü. 

Ben demek büyüklenmek şeytanın lafıdır.

 İşte şimdi seyyah olmaya hazırız. Gerekli yolluklar, eskilerin diliyle azıklar alınmıştır. 

Gezer görürüm sezer yürürüm misali dilimizde maniler yüreğimizde gerçekler heybemizde iyilikler bizi bekleyen sadece yollar. 

Yola çıktığımızda ise her adımlamamız bir melodiye dönüşüveriyor. 

Bir bestecinin kuşların elektrik tellerinin üzerindeki sıralarını sol fa mi ye döküp bestelemesi gibi hayatımızın melodisi çalmaya başlıyoruz bu yolda.

 Kendi bestemizde kendi notalarımızda elimizde bize düşen çalmak çevremize düşen dinlemek...