(Ketum; kelime anlamı olarak sır saklamak sıkı ağızlı olmak anlamlarına gelmektedir.)
Ketum kesildi dilim, belki de yüreğim. İnsanın dilinin değil de içinin susması zaman alır derler. Zaman alır fakat hani susunca da çok çok hikâye öğrenmeye başlıyorsun. Hatta yaşayamayacağından fazla hikâyeyi farklı ağızlardan dinleyerek yaşayabilirsin.
Ne bileyim mesela o sessizlikte bir kişiyle bir gün içinde bile tekrar tekrar tanışabilirsin. İnsanın biriyle birden fazla kez tanışması kendini kaybedişinin alametidir. Bir teyze mesela alzheimer hastası ve defalarca yeniden tanışıyoruz. En güzeli de her defasında da beni gerçekten hiç tanışmamış gibi tekrar tanımak istemesi. Bence gerçek yaşam onların gözünden yaşanılan hikâye. Bizler de zaman zaman hiç tanışmamışız gibi yine yeniden tanışsak yanıbaşımızdakilerle.
Her defasında isimlerini yeniden sorup öğrenmeye çalışsak ve her öğrendiğimizde farklı farklı anlamlar çıkarsak. Ve o anlamlarda yaşasak hep. "İnsanlarda değil anlamlarda yaşasak." Kendimizde değil, biz bizde değil anlamlarda yaşasak sadece. Kendimizden gidişin en derini ve en manalısı olmaz mıydı bu? Olmalı. İnsan bazen kendisinden de ayrılıp gitmeli uzak diyarlara. Yeni hikayeler toplamalı. Yeni hikayeler yaşamalı, yeni hikayeler yaşatmalı. O anlarda yapılması gereken belki de sadece kendinde olmamaktır. Ama bir o kadarda kendini bilmek dolu dizgin. Hatta ve hatta insan kendini çok fazla bilmesinden olmuyor mu bu kendisinden çekip gitmesi. Evet tam anlamıyla en doğrusu da bu. Kendini kendin bilmekten, ağırlaştığından düşünceler düşlerde işte tamda o zaman insan duramıyor kendinde. Bir bakmışsın dünden çekip gitmiş sen senden...