(Tufeyli: kelime anlamı başkasının sırtından geçinen demektir.)

Günümüzde her bir kimsenin üzerine takındığı tavırdır bu tufeyli tavrı.

Çünkü en ufak bir şey yapmak bile güç geliyor o kimseye. Ufak adımlarla büyük devrimler yaratmak istiyor herkes. Lakin bu mümkün değil. O uğraşı iliklerine kadar hissetmeden katiyen yol alınmaz ki. 

İşte tam da bu yüzden bir rahatlık çerçevesine girince oradan çıkmak istemiyor. Aa ne güzel önüm arkam sağlam rahatlık alanı dışı söz konusu değil bu yüzden hem tufeyli bir tavır takınıyor hem de olduğu yerde uzun yıllar kalıyor. Bir günü diğerinden farklı olmuyor yani. Her gün kendi kendini bir sıradanlığa bırakıyor. Bir adım yol almaya başlasa bile nereye gideceğini bilmeden sersem bir yürüyüş tarzıyla yol arama çabasında oluyor. Oysa ki gideceği yeri bilen adımlar hızlı hızlı atılır değil mi? Ya da bir bulma telaşesi içine kapılanlar onalar da gayet hızlıdır. Ya da duruş anlarını şöyle tanımlayabilir miyiz?

Mesela gitmek istediğimiz yeri bulmaya çalışırken o yürüyen adımları duraklatıp gitmek istediğimiz yeri sorarken birilerine fikir almaya çalışırken o durma anı durmak değildir ki. Hani insan yola çıkınca da bir durma yaşar ama o durmalar seni hedefine götürücü durduruşlardır. 

Sizler sizi yoldan alıkoyan durduruşlara dikkat edin. Bazen de köşe başını görmek için eğilip iyice bakmamız gerekli ya gözleri kısarak üstelik daha bir görmeye çabalama katıyor çünkü sana. İste bu ve bu gibi duruşlar güzel duruşlardır. Tufeyli bir insan yapmaz bu kişiyi yeter ki yağmur yağmadan akmaya başlasın dere yataklarımız. Yağmur yağınca her dere akar. Ve bunu başardığımız zaman o aldığımız lezzet bizi başka yollara da çıkaracaktır.

Aslında kendi yolumuzu kendimiz çiziyoruz hep üstelik hiç bitmiyor. Her şeyi kendin başarma lezzeti tatmalı bence herkes. Lütfen bundan kendinizi mahrum bırakmayın. 

Kendinizi kendinizle baş başa bırakın. O zaman o yollar yürümeye açılacaktır.