(Cüda: çok sevilen bir şeyden ayrı kalmak anlamına gelmektedir.)
Güverte girdabına doğan günden cüda, ıssızlaşmış kendi köşesinde. Gün mü bir girdaba doğmak istememiş, güverte mi ısınmak istememiş orası meçhul...
Ortada katı bir soğukluk var. Bir meczup halini almış dalgalar bu yastan. Vuruyorlar deli deli kıyılarımıza. Dalgaların vurmasıyla aşınmasıdır falez, dalgaların getirip biriktirdiği ise lagün. Bu coğrafyada böyledir. Ters orantılı. Ya insanda? Beşerî coğrafya fiziki coğrafya tesir etmiyor bu mateme. İnsanın ütopik cografyasında birikim ve aşınım ikisi de benzer şeylerdir. Doğru orantılı. Evinden, yakından, yolundan, Rabbinden cüda, birikmiş kalmış işte bu döne yuvarlana akan nehir üzerimizde.
Takvim düzenine göre değil içimizde akan zaman, dönencelerde dönmüyor mesela hiçbir giden. Ne bileyim ekinokslar hiçbir bireyin eşitlenmesi için tesirini gösteremiyor. Hepsi anlamından sapmış bambaşkalaşmış bütünüyle. Farklılaşmışken insanın coğrafyası görünür şartta hangisi mümkün? Tozlu yollar bile gökyüzünün ağlamasına aldırmıyor savuruyor da savuruyor kendini. Ya kuytularda solup gidenlere uzanabilir mi ellerimiz? Yeri gelir bir dar geçit olur bu devran acı bir ızdırap, yeri gelir bir piyes var gör eğlen oyalan. Yeter ki sen inançlarına itimat et. İşte bazı zamanlar derin bir nefes almak bütün gezegeni çekmektir içine acı tatlı üzerine sinmiş bütün kokular doluverir içine içine.
Derine in dokunaklıların doruklarına dokun. Meczup dalgalara kafa tut çarpmayın sineme deli deli diye. Her ne durumda olursa olsun hiçbir etmen tesir etmiyor coğrafyanın bu üzerimizden çıkmayan yağlı lekesine...