(Nermdil; kelime anlamı olarak yüreği yumuşak merhametli anlamlarına gelmektedir.)

Her insan aslında doğuştan bir nermdile sahiptir. Sadece biz bu yanımızı içinde bulunduğumuz yaşam koşullarıyla köreltiriz ya da bileğileriz. Her insan bileğlenirken birazda körelmez mi aslında? Bu gerçek manasında doğru körelme yaratır kesici aletinde ama iş insana gelince çok farklı ilerliyor. İnsan bileğlendikçe var oluyor aslında. Huyu, suyu, gönlü, yürüyüşü ve lisanı... 

Baştan sona bambaşka oluyor nermdil oluyor. Bu nedenle paslanmadan dursun diye kendimizi kadife keselerde saklamayalım. Bırakalım hayatın kollarına hayat köreltsin bizi biraz. Hayat körelttikçe kösere taşlarına verelim kendimizi o bizi bileğiledikçe biz daha iyi daha sağlam olalım. Üstelik bir çelik kesicinin aksine eksilmesin bir yanımız. Hep daha daha fazlasına ulaşsın içimizin yaşam enerjisi.

Belki böyle yaşanılası bir evren kılarız kendimize. Böyle bir tezatlık nermdil kılar bizi. Biz yok oluyoruz sanırken var kılar bizi. Olamaz mı? Bence evrenin en güzel dili budur. Bir tezatlıkta bulmak kendini. Bakın kaybetmek demiyorum. Çünkü kaybolmaya başlamak bulmaya başlamanın alametidir ya hani. O misal bırakın kaybolabildiğiniz kadar kaybolun. İzler bırakın kendinize ama kaybolurken bir iz bırakmazsak iyiden iyiye var edecekken kendimizi iyice yok etmeyelim değil mi? Evet evet izler bırakarak kendinizi bulmak adına şöyle okkalı bir kaybola bilirsiniz. Bir inziva yaratın içinizde bir silkelenin un ufak ne varsa dökülsün üzerinizden. Belki onlardan da faydalananlar olur. Bir kuş bir karıncaya yem olur. Bir kelime hediye etmek bile nermdildir aslında. Bir karıncaya bir harf döküntüsü verebilmek bile...


Zaten buda en güzel kayboluş değil midir?