(Dilemma: kelime anlamı olarak ikilem demektir.)
Bu insanoğlu aslında hep bir dilemmadadır.
Hani hayat çizgimizin herhangi bir kalıba oturan netliği yoktur.
Her şey çözdükçe daha da karmaşıklaşır.
İşte tamda bu çözümlerin dilemmasıdır.
Bu git gide artan ikilimler de hayatın durağan olmadığını bir kapının hep diğerini açacağı anlamına gelir. Peki bu ikilemler sonucu biz kendimizi hep bir seçime mi tabi tutuyoruz? Yani bir nevi evet o iki ayrılan yoldan birini seçmezsek kendi durağanlığımızı yaratırız.
Seçimlerdir bizi geçindiren. Bu ikilemlerin seçimleri sadece iki kolda ilerlemez. Bazı zamanlar içimizden gelen seçimlerimiz olur bazen ise daha seçmeden o seçimin ortasında yola başlamış oluruz. İşte bir kısmı altıncı his gibi bir kısmı çizgi ve sınırları kesin teoremler gibi. Bu noktada da dilemmada olan insan her zaman yolda oluyor hem içsel hem fiziken her türlü yolda oluyorsun.
Ama bir noktada dikkat etmek lazım. Mesela bir fasulye tohumu düşünelim bu tohum yer altına doğru filizlenmeye başlarsa bir fasulye ağacımız olmaz. Yeryüzüne doğru filizlenmeye başlarsa olur. Yer altına doğru filizlenen de dönüp dolaşır gün yüzünü bulur ama o yollarda tahrip olmasından dolayı sağlıklı bir fide oluşumu söz konusu olmaz.
Tıpkı bir fasulye tohumu gibi ikilemlerimizin seçimi bizi yaşatıp ya da öldürebilir. Tek bu noktada temkinli olursak bu dilemma muntazam bir şeydir gelişimimizi destekleyen. Kelebek olacak tırtılın sancısı çok olur. Bu misal yol alanın ızdırabı derin olur. Bu ızdırabı işleyip bir tırtıl misali kanat yapabilmek marifet. Bu yüzden işleyebileceğiniz şeyleri dert edinin sadece kendinize.
İşleyemedikleriniz bilin ki hammaddeniz değildir. Dertleriniz bile bir seçimdir, bir dilemma...