(Bâtıni: içe ait, gizli, görünmeyene ait anlamlarına gelmektedir.)

Batınımızda gizlenenler en parlak cevherlerdir. Çünkü onlar orada kendi karanlığı ile olgunlaşırlar, belki de gizli oldukları için o kadar güzel kalıp parlamaları. Bu durumun daha incesine bakmak gerekirse açıkçası görünmeyene ait olanlar kişiyi hep yolda tutar çünkü hiçbir şey elimizin altında garantide değildir hep bir çatışma içindedir içimizdekiler kendilerince. Kimin kazanacağı belli değil kestirebilmesi bile mümkün değil.

 

Gizli olan enerjimizin naçizane bağları iskelet gibidir bir nevi bizi ayakta tutar; dengesi, düzeni, hareketi vs. Onları da sağlar üstelik kassız eklemsiz öyle de bir güçtür işte bu derinliklerde olan. Sahi güzel olan derinliklerdir değil mi?

 

Çıkıver hele sen batınının dışına her şey ne kadar da yüzeysel. Tozun uçmasını bile anlamlandırmamız da bizim yüzeyselliğimiz işte. Durup dinlesek aslında evrenin gerçekten bir dili var bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor sürekli. Kendini batınımızdaki cevherle harmanlamak istiyor. Şöyle ki batınında yaşayanlar aslında dâhiyane dönüşümlerle kendini yeniliyor. Sanki ruhlar aleminde dersler almışız da oturup biraz düşünsek bir şeyler hatırlayacağız geriye dönük. Öyle şeyler gizli işte içimizde kendimizin bile bilmediği keşfedemediği. Kim bilir belki zamanlardan bir zaman ansızın bir fikir oturduğunu göreceğiz uzvumuzun başköşesinde. Her sabah dile gelen onca mahlukat varken (sabah gibi bir zamanlama ile kısıtlanamaz ama) bizim kulaklığımızı takıp cevherimizi öldürmemiz kadar çelişkili bütün yaşam...