(Mahza: Kelime anlamı ; yalnız, sade, tam, katıksız demektir.)

Eğilip alıyor muyuz gerçekten her düşen figürleri.  Düşen çoklarımızdan düşer.

Mahza bir yaşama tabi olmak ancak böyle mümkün olabilir. Düşürdüğümüzü düşen yerde bırakmayalım kirlilik yapar tamam ama taşımayalım da. O çoklarınızdan havada örümcek ağlarından bir ipe asıverin. Varsın bir eksik kalsın.

Kamburunu ağrıtır sırtlandığın onca yük.

Bir gurbet kuşu uçurmamak için düşürmek lazım birkaç figür. En güzel raftan seçilenler bile bir hayli tozlu şimdi. Bu toprağa tozlu demek kadar gerçek olsa gerek. İnsanda toprak, eninde insanda tozlu.

Zaman erirmiş insan gibi sırf mahzasız bir hâl takınmak için. Bunu öğrendim son zamanlarda. Buzun sıcakta erimesi ya da tuzun suda çözünmesi gibi bir erime değil bu. 

Haddizatında zedelenmiş zaman paramparça. Elin kapının arasında kalmış ve birkaç kılcal damar patlaması sonucu morluklar oluşması misali; zaman kapının arasında kalmış sıkışıvermiş öylece. Şimdilerin kapısını çalanda yok açanda. Açık olan yalnız yaratıcının kapısı. 

Eskilerde ki ; kapı açık buyur gel sözleri özlendi belki de ondandır şimdilerin soğuğu. Doğan güneşle ısınmıyor bu soğuklar, esen rüzgarla uçmuyor bu üzerimizdeki tozlar. Esen rüzgâr başlı başına bizi alıp götürüyor bütün toprak olarak. Bir boş kalıp yaratmayalım bu zamanın kollarına. Harcı bol olsun kalıplarımızın. Mahzayı takaza etmeyelim.