(Serendipçe: kelime anlamı tesadüf, mutlu kaza anlamlarına gelmektedir.)

Bize çizilen dünya kafeste. Hüzzam makamında çalan bir serendipçe. İstikrarlı başlıyor bundan sonraki günler yanıbaşımızda.

Neden midir?

Kaybolup gitmeye yüz tuttu çünkü onca şey, kültürümüz, dilimiz, dinimiz, saygımız hepsi zedelendi.

Batıya özenmekle, kendimizi düzeltmeyi unuttuk.

"İçten çürüyor benim memleketim ve buda beni çok üzüyor."  Sonradan Müslüman olmuş batılı bir yazarın kelimeleri bunlar.

O kadar büyük ve özgürlüğün sembolü olup birçok ilgiyi üzerine çekebiliyorlar. Lakin kötü alışkanlıklarla yavaş yavaş zedeliyorlar kendilerini. Biz bir şeyin iyi hoş güzel olanını seçip, örnek alırız kendimize değil mi?

O halde eleğimizden geçirmeden nedendir her şeyiyle örnek almamız bir başka yeri.

Özgürlük ne de tuzaklı bir kelime değil mi?

Özgürleşmekten yalnızlaştık artık.

Belki bu kadar özgür değilken daha kalabalıktı bayramlar, daha genişti sofralar, yürekler daha genişti. Dıştan genişledikçe içten daralıyor insanoğlu.

 

Günümüzün klasik sıradan yakınması, herkesin dilinde belki de lakin üzülerek söylüyorum ki maalesef bu hiçbir şey değiştirmiyor. Serendipçelerimizi kaybediyoruz yavaş yavaş. Yavaş yavaş sözü de eskidenmiş artık hızla...

 

O denli de eskimişiz anlaşılan.

 

Bu mutlu kazalarımızı, güzel günlerimizi yaşatabilmek adına.

 

 Unutmayalım duyduklarımıza değil, kendi okuduklarımıza inanalım, kendimizi örnek alalım. Yazınsal küredeyiz hepimiz...

 

 İçten özgürleşebileceğiniz günleriniz olsun.