(Mülhem: Gönlüne doğmuş, ilham almış anlamlarına gelmektedir.)
Ele gelen bir günün tam orta yerine yerleşiveren bir mülhem. Öyle rahat yerleşmiş ki oraya hiç gidip onu almamızı bekleyen bir yolcu tedirginliği yok.
Yola çıkmaya hazır sarf-ı nazarında. Yol halinde kâl lisanı değil hâl lisanını benimsemiş. Öylesine benimsemiş ki ben bedenden çıkmış yola. Yol arası bin bir sorgu sual gelmiş karşısına ama ve lakin ödün vermemiş o rahatlığından. Neden mi bu kadar kayıtsız?
Çünkü mülhem; bir doğan günün o tan yerinde ki ateşi içinde sancılı doğuşunda, açan bir goncanın onca hava koşullarına karşın deremetinde ve bin bir renge bürünmüş bu yerkürenin en nadide köşelerinde saklandığı için. Öyle güzel yerlere saklamış ki kendini tek bir zerresini bile kaybetmeden bütün ihtişamıyla gelmiş bize.
Yeri gelmiş gökyüzü bükülmüş görememiş bazı sanatsal varoluşları kalakalmış öylece. Bu sefer inmiş yeryüzüne, insanlığın bütün alemi şeffaf görmesini sağlamış. Yaşamın anlamı belirginleştirmiş zihnimizde taşıdığımız tüm hücrelerimize kadar hissettiğimiz, gayemizi bir ağırlık olarak görmekten vazgeçip anlamsızlığın hafifliğine kendini bırakabilecek kadar hafif bir hakikat oluvermiş mülhem. Tutuşan günü izlemek öylesine ve feyz almak bundan kendince. Hâl lisanının en güzel halidir belki de. Yapıştırma olmayan gerçek halin büründüğü en ince zamana saklanan en tatlı andır elde olan.
Dış edep ile iç edebin birleştiği noktada amansız gelen mülhem perilerinizin olması dileğiyle...