(Esran: Kazan ya da teknedeki hamuru kazımaya ve kesmeye yarayan bir çeşit araç.)
Esran eskilerin kullandığı yerel yani öz Türkçe bir kelimedir. Verdiği çağrışımlar olsun, kelimenin iç doluluğu olsun insanın üzerinde farklı izler bırakıyor. Bu tür kendi özünle konuşunca gerçekten konuştuğunun farkına varıyor insan. Diğer türlü bir ses kalabalığından ibaret her şey. Bu devirde birbirimizi anlayabilmek yetmiyor maalesef.
Kelimelerin içi soğuk olduğu için insanlarda o soğukluk akımına kapılıp gidiyor. Belki eskiden olduğu gibi biraz manalı biraz özlü biraz sözlü konuşsak her şey ne kadar farklı olacak. Şu zamanda çoğu kişi konuşmayı bile unutmuş durumda. Ortaya hakim olan kocaman bir sessizlik. Kaldım ki benim seste mana aramam. Biz bu devirde ancak olmayan, duyamadığımız seslerden çıkardığımız manalarla kalacağız sanırım. Diğer türlüsü pekte mümkün görünmüyor.
Ne bileyim esran deyince böyle bir ensturmanla çalınan üç dakikalık bir müzik gibi geliyor bu kelime bana. Bazı kelimelerin arkasında duyulmayan melodiler vardır. Başka fonlar da başka anlamlar alır getirir aklımıza. İlham dedikleri bu olsa gerek. Bir kelime bile insana büyük ilhamlar verebiliyormuş.
Dil, ağız, şive yöreden yöreye çeşitli şeyler çıkarsa da ortaya hepsi el ele bir katkıda bulunuyor topluma. Aslında doğru olan ne biliyor musunuz? Her yörenin bir kültürü yoktur tek tek her insanın bir kültürü vardır. Çünkü her bir bireyin ayrı ayrı her birinden bambaşka şeyler öğreniriz. Bu yüzden dünya üzerinde bilmem kaç milyar kültür var.
Hayattan uzaklaşmayalım, kendimizi bir sessizliğe kurban vermeyelim lütfen tadına varacağımız o kadar çok bilgi var ki...
Emin olun hepsinin tadı da damağınızda kalacak türden.