ŞEMS-İ TEBRİZİ VE ÜÇ FİLOZOF!

CAFER AKSAY

17-03-2023 14:34

Değerli Dostlar; Şems-i Tebrizî ile üç filozofun harika diyaloğunu paylaşmak istiyorum.

Bir grup filozof Mevlâna Celaleddin Rumi’ye gelerek birkaç sual sormak istediklerini bildirdiler. Niyetleri, bir şeyler öğrenmek değil, Müslümanları dinleri hakkında şüpheye ve fitneye düşürmekti. Hz. Mevlâna, adamların halini hiç beğenmedi, onları üstadı Şems-i Tebrizi’ye gönderdi. Bunun üzerine gruptakiler onun yanına gitti.

Şems-i Tebrizi mescitte talebelere ders veriyordu. Konu teyemmüm abdestiydi; talebelere bir kerpiçle teyemmüm abdestinin nasıl alınacağını gösteriyordu. Gelen grup üç sual sormak istediğini belirtti. Şems-i Tebrizi:

“Sorun” dedi. Adamlar içlerinden birini sözcü seçtiler. Adam ilk olarak şunu sordu:

“Siz Müslümanlar Allah var dersiniz, ama Allah’ı göstermezsiniz; varsa gösterin, görelim ki inanalım” dedi. Şems-i Tebrizi;

“Öbür sorunu da sor!” dedi. Filozof,

“Sizler şeytanın ateşten yaratıldığını söylüyor, sonra da onun ahirete cehenneme atılıp ateşle azap edileceğine inanıyorsunuz. Hiç ateş ateşe azap eder, acı verir mi?” diye sordu. Şems-i Tebrizi,

“Peki, diğer sorunu da sor!” dedi. Filozof,

“Sizler ‘Herkes dünyada yaptıklarının cezasını ahirette çekecek, orada mahkeme kurulacak, hesap sorulacak’ diyorsunuz. Bırakın insanları, nasıl isterlerse öyle yaşasınlar, ne istiyorlarsa yapsınlar. Ayrıca mahkemeye ne gerek var?” dedi.

 

Adam sorularını tamamlamıştı. Şimdi bunların cevabını istiyordu. Kendine göre cevap verilmeyecek sorular sormuştu. Herkes Şems-i Tebrizi Hazretlerine bakıyordu. O ise gayet sakindi. Yerinden kalktı, Filozofun yanına geldi ve elindeki kerpici adamın başına vurdu. Filozof “Vah başım” diyerek başına sarıldı.

 

 Şems-i Tebriz’i Hazretleri çok şiddetli vurmamış olsa da adamın canı yanmış ve başı biraz şişmişti, Adam bir sağa bir sola baktı, bu kadar insana birkaç kişi ile yapacağı bir şey yoktu. Hemen dışarı çıktı, başını tutarak o bölgedeki mahkemeye gitti. Şems-i Tebrizi’yi hâkime şikâyet etti.

 

Hâkim, “Bu nasıl olur” diyerek Şems-i Tebrizi’yi mahkemeye çağırttı. Durumu sordu. Şems-i Tebrizi,

“ Ben ona kötülük etmedim, sadece sorduğu sorulara cevap verdim” dedi. Hâkim,

“Bu nasıl cevap vermektir. Adam acı içinde kıvranıyor, senden şikâyetçidir, işin aslı nedir, diye sordu.

 

Şems-i Tebriz’i şöyle anlattı:

“Efendim, bu adam bana ‘Allah varsa göster, göreyim ki inanayım’ dedi. Ben de buna, ‘Olan her şey baş gözü ile gözükmez, işte misali’ dedim; başına darbe vurup acıttım. Şimdi bu felsefeci, başındaki acıyı göstersin de görelim. Eğer başında bir acı yoksa niçin beni şikâyete geldi? Varsa göstersin!” dedi.

 

 Filozof, şaşırarak,

“Başımda acı var ama gösteremem” dedi. Şems-i Tebrizi de ‘İşte bu acı gibi, Allah Teala da vardır, fakat kafa gözüyle görülmez, O ancak akılla bilinir, kalple tanınır, ruhla sevilir, ahirette nurla görülür” dedi.

 

Şems-i Tebrizi ikinci soruya verdiği cevabı şöyle açıkladı:

“Bu adam, sizler ‘ Şeytan ateşten yaratıldı, ahirette ateşe atılacak ve ateşle azap görecek’ diyorsunuz; ateş ateşe ne zarar verir ki?’ dedi. Ben de topraktan yaratılan bu insana topraktan yapılmış bir kerpiçle vurdum. Ona, ‘Bak toprak toprağa nasıl acı veriyor, biraz daha hızlı vursaydım öldürürdü, demek ki ateş ateşe azap eder demek istedim’ dedi.

 

Şems-i Tebrizi üçüncü sorunun cevabını şöyle açıkladı:

“ Bu adam bana, ‘ Bırakın insanları dünyada herkes istediğini yapsın, niçin ahirette mahkeme, hesap ve ceza var?’ dedi. Ben de onun başını vurmak istedim ve vurdum. O niçin hemen mahkemeye koştu? Ben ona şunu demek istedim:

“ Bu dünya da herkes istediğini yaparsa âlemi zulüm kaplar. Kendisine zulüm yapılan çok insan var ki zayıftır, zalimden hakkını alamaz. Herkes mahkeme bulamaz. İşte Allah ahirette mahkeme kurup herkese yaptığının hesabını soracak, zalimden mazlumun hakkını alacak, gereken cezayı verecek ve adalet yerini bulacak” dedim.

 

Felsefeci bu güzel cevaplar karşısında hayret etti, mahcup oldu söz söyleyemez hale düştü. Hâkime dönüp,

“Ben sorduğum soruların cevaplarını şimdi anladım” dedi.

DİĞER YAZILARI PÜF NOKTASI! 01-01-1970 03:00 ÖĞÜT! 01-01-1970 03:00 RİYAKÂR! 01-01-1970 03:00 TECRÜBE! 01-01-1970 03:00 AİLE! 01-01-1970 03:00 HAKİR GÖRMEK! 01-01-1970 03:00 OKU! 01-01-1970 03:00 HİSSİ OLGUNLAŞMA! 01-01-1970 03:00 KİBİR! 01-01-1970 03:00 NARSİZM! 01-01-1970 03:00 ÖRDEK SENDROMU! 01-01-1970 03:00 SINIR KOYMAK! 01-01-1970 03:00 SEVGİNİN TARİFİ! 01-01-1970 03:00 İYİLİK YAPMAK HUZUR VERİR! 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİN ÖNEMİ! 01-01-1970 03:00 İZ’AN/İZ'ÂN! 01-01-1970 03:00 MANKURT! 01-01-1970 03:00 ARKADAŞ! 01-01-1970 03:00 CEHALET! 01-01-1970 03:00 DUMANLI! 01-01-1970 03:00 HAYAL  GÜCÜ! 01-01-1970 03:00 GÜN OLUR! 01-01-1970 03:00 KENDİNE GÜVEN! 01-01-1970 03:00 CEHALET HASTALIĞI! 01-01-1970 03:00 NELER GELİR! 01-01-1970 03:00 ANITKABİR! 01-01-1970 03:00 BU DA GEÇER! 01-01-1970 03:00 İTİDAL 01-01-1970 03:00 BOŞBOĞAZLIK! 01-01-1970 03:00 DEDİLER! 01-01-1970 03:00 SÜKUNET! 01-01-1970 03:00 GÜNDELİK BİLGİ! 01-01-1970 03:00 SOĞUDUM! 01-01-1970 03:00 BANANE! 01-01-1970 03:00 HUZUR! 01-01-1970 03:00 BAŞLIYORUZ! (HAYIRLI OLSUN) 01-01-1970 03:00 ZEVAHİR! 01-01-1970 03:00 ATATÜRK’Ü ANLAMAK! 01-01-1970 03:00 BİR'DEN! 01-01-1970 03:00 EMANET! 01-01-1970 03:00 ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK!  01-01-1970 03:00 GÜVEN DUYGUSU!  01-01-1970 03:00 YANSIMA!  01-01-1970 03:00 HAYALİNCE YAŞA!  01-01-1970 03:00 KALEMDEN!  01-01-1970 03:00 UMUT HAYATA BAĞLAR!  01-01-1970 03:00 İNSANOĞLU!  01-01-1970 03:00 ÂLİMLERİMİZ!  01-01-1970 03:00 "ADANALIYIK ALLAH'IN ADAMIYIK! " 01-01-1970 03:00 YAPICI OLMAK!  01-01-1970 03:00 BİLME İSTEĞİ!  01-01-1970 03:00 İDRÂKSİZ! 01-01-1970 03:00 SEVGİ BAHÇESİ: ANNE! 01-01-1970 03:00 OKUMAK! 01-01-1970 03:00 O YER! 01-01-1970 03:00 BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN! 01-01-1970 03:00 OTOKRİTİK! 01-01-1970 03:00 UBUNTU!  01-01-1970 03:00 BU ŞEHRİ… 01-01-1970 03:00 ZİHİNDE Kİ ZİNCİRİ KIRMAK! 01-01-1970 03:00 ÇÖZÜM! 01-01-1970 03:00 İSTEMENİN GÜCÜ! 01-01-1970 03:00 ORTAMA GÖRE! 01-01-1970 03:00 YALAN DÜNYA! 01-01-1970 03:00 TARİFSİZ ACI! 01-01-1970 03:00 ÖNCE İNSAN! 01-01-1970 03:00 BOŞ KONUŞMAK! 01-01-1970 03:00 SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA! 01-01-1970 03:00 TEVEKKÜL! 01-01-1970 03:00 FEDAKÂRLIK! 01-01-1970 03:00 BURNUNDAN KIL ALDIRMAMAK! 01-01-1970 03:00 GÜNÜ YAŞAMAK! 01-01-1970 03:00 ANLADIĞI DİLDEN! 01-01-1970 03:00 HEDEFİ GÖRMEK! 01-01-1970 03:00 SEVİYE! 01-01-1970 03:00 EĞER BİR ÇOCUK... 01-01-1970 03:00 YENİDEN BAŞLAMAK! 01-01-1970 03:00 DEĞER BİLMEK! 01-01-1970 03:00 SEVMEM! 01-01-1970 03:00 TABİATINA UYGUN! 01-01-1970 03:00 YENİDEN DOĞUŞ! 01-01-1970 03:00 26. KİLOMETRE! 01-01-1970 03:00 ROL! 01-01-1970 03:00 DEVRAN! 01-01-1970 03:00 DERİN SIR! 01-01-1970 03:00 SIR! 01-01-1970 03:00 TEL VE DİL! 01-01-1970 03:00 İLİM-İRFAN! 01-01-1970 03:00 SINIR KOYMAK! 01-01-1970 03:00 YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM! 01-01-1970 03:00 ONUR! 01-01-1970 03:00 MUHAKEME! 01-01-1970 03:00