Değerli Dostlar; insan için son derece önemli olan “güven ve güven duygusu” konusunu paylaşalım istedim.
Güven(itimat), TDK sözlüğünde; korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu olarak geçmektedir.
Güven duygusunu genelde biz insanlar üzerinde kullanırız. Güven yani itimat; karşıda ki kişiye korku ve kuşku duymadan inanma ve arada bağ kurmaktır. Şartsız inanma duygusudur ve çok güçlüdür. Bir insan üzerinde kazanılması yıllar sürer fakat kaybedilmesi saniyeler alan bir duygudur. Bu soruyu yoldan geçen birçok insana soracak olursak hepsi ayrı ayrı cevaplayacaklardır. Fakat sonuç olarak aynı yere çıkacaktır. Kazanılması zor kaybedilmesi kolay olan en güçlü duygudur. Çünkü bir insana gerçekten güvendiğiniz de hayatınızı ona emanet edebilecek duruma gelebiliyorsunuz. Bu yüzden gözünüz kapalı karşıda ki kişiye inanma ve bağlılık söz konusudur.
“Güven, hem sosyal hem de bireysel ilişkilerin temelini oluşturur.”
İlişkiler güvene dayanır. Başkalarına güvenmediğinizde, kendinizi insanlardan, anlamlı ilişkilerden ve gerçek bir hayattan mahrum bırakırsınız. Belki, birisinin size yakınlaşmasına izin vermenin doğal zorluğunu yaşıyorsunuz. Belki de bir zamanlar, umutlarınızı ve hayallerinizi başkalarıyla paylaşırken kendinizi güvende hissederdiniz, ancak artık öyle hissetmiyorsunuz.
Çoğumuzun birilerine karşı gardımızı düşürdükten sonra ağzı yanmıştır. Bazılarımız, bu olumsuz deneyim(ler)le hareket etmeye devam ederek baş eder ve iyileşir. Bazılarımız ise, tam tersi yönde, çok yakın bağlar kurabileceğimiz kişilere ve/veya ilişkilere göz ucuyla bile bakmadan es geçeriz.
Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında en güzel çare, dağ ile karı baş başa bırak. (Mevlâna)
Sen Allah’a güven. Hiç beklemediğin anda çiçek açar umutlar. (Mevlâna)
(Bu hikâyeyi daha önce paylaşmama rağmen çok güzel olduğu için yeniden paylaşmak istedim.)
Bir iş adamı büyük borç içindeydi ve hiçbir çıkış yolu görmüyordu. Kredi verenler onu sıkıştırıyorlardı. Mal sağlayanlar ödeme bekliyorlardı. Parkta bir banka oturup, başını ellerinin arasına aldı, firmasını iflastan kurtaracak bir yol var mı diye düşünüyordu.
Birden, yaşlı bir adam önünde belirdi. "Bir şeyin seni rahatsız ettiğini görüyorum"
Dedi yaşlı adam. İş adamının yakınmalarını dinledikten sonra, ona "sana yardım edebileceğime inanıyorum" dedi.
Adam iş adamının adını sordu, bir çek yazdı ve eline verirken "bu parayı al ve tam 1 sene sonra benimle burada buluş, o zaman borcunu ödersin." dedi.
Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.
İş adamı çeke baktı. Çekte 500.000 Dolar yazıyordu. İmza ise John D. Rockefeller'a aitti, dünyada o zamanın en zengin adamı.
"Tüm maddi sorunlarımı bir hamlede temizleyebilirim!" diye fark etti. Ama bunun yerine bu bozulmamış çeki kasasına sakladı. Sadece onun orada olduğunu bilmenin, işini kurtarmak için bir yol bulmasında kendisine yardımcı olabileceğini düşündü.
Yepyeni bir iyimserlikle daha iyi işler almaya ve daha uzun vadeli ödemelerle işlerini götürmeye başladı. Büyük işler aldı. Birkaç ay içinde borçlarından kurtuldu ve tekrar para kazanmaya başladı.
Tam 1 sene sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatte yaşlı adam belirdi. Ama tam iş adamı ona çeki verip başarı hikayesini paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve yaşlı adamı yakaladı.
Hemşire "onu yakaladığıma çok sevindim" diye bağırdı. "Umarım sizi rahatsız etmiyordu. Huzurevinden sürekli kaçıyor ve insanlara kendisinin John D. Rockfeller olduğunu söylüyordu".
Ve hemşire adamın koluna girip onu uzaklaştırdı.
Şaşkın iş adamı orada öyle durdu, sanki donmuştu.
Bütün sene boyunca işler aldı, işler kapattı, aldı, sattı. Arkasında yarım milyon dolar olduğuna ikna olmuş olarak.
Birden, hayal veya gerçek fark etmez, hayatını değiştirenin para olmadığını fark etti. Hayatını değiştiren, peşinden gittiği her şeyi başarmasını sağlayan yeni bulduğu kendine güvendi.
“Güveni Bazen Hiç Tanımadıklarımız Bize Sağlar ve Tanıdıklarımız İse Güvenimizi Dostluğuyla Beraber Yok Eder Gider.”