Değerli Dostlar; yeteneklerinizi ve gücümüzün farkında olmamız, yerinde kullanmamız çok önemlidir.

Her insanın kendisine dair genel bir algısı ve bakış açısı vardır.  Kendine güven veya güvensizlik, bu algının bir sonucudur. Kendine güven; kişinin, korku, çekinme ve kuşku duymadan kendisine inanması olarak tarif edilebilir. Kendine güvenen kişi, hayata yapıcı ve olumlu bir gözle bakar. Kendisine, yetenek ve yetkinliklerine inanır. Bu, kişinin sahip olmadığı özelliklere sahip olduğunu sanması ya da kendisine her konuda sonsuz güven duyması olarak düşünülmemelidir. Özgüveni olan kişi, sınırlarını bilir. Her alanda başarılı olmak mümkün olmadığı gibi, her alanda kendine güvenmek de gerçekçi değildir.

Kendine güven, kişinin hayatını kontrol etme ihtiyacına cevap verir. Sınırlarını bilen, hangi alanlarda iyi, hangilerinde daha zayıf olduğunu seçebilen kişi için yaşam daha öngörülebilir, dolayısıyla daha kolaydır. Özgüvenli insanlar, bazı beklentileri gerçekleşmese bile, kendilerini kabul etmeyi ve olumlu düşünmeyi sürdürürler. Kendine güvenmenin bir başka olumlu yansıması, kişinin kendisini değerlendirirken başkalarının onayını alma ihtiyacı duymamasıdır.

Konunun ilham kaynağı aşağıdaki harika hikayedir.

Hint masalına göre, kediden korktuğu için devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır.

Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.

Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar.

Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür.

Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar.

Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok.

Onu eski haline döndürür. Ve der ki, “Sen cesaretsiz ve korkak birisin.

Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.”

Ünlü yazar Shakspeare, bu konuda söyle diyor :

“İnsanların çoğu Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için...

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için...

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için...

Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için...

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için...

Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için...