Değerli Dostlar, “Umut (ümit) insanı hayata bağlar.” Konusunu paylaşalım istedim.

Ümit(Umut) : TDK sözlüğüne göre "Ummaktan doğan güven duygusu, ümit" veya "Bu duyguyu veren kimse veya şey" olarak tanımlamaktadır.

Konunun ilham kaynağı ÖSYM TYT sınav görevimde salonda bulunan delikanlıdır.

Engelli Salon Görevlisi (İşaretleyici) idim.

Bir delikanlımız vardı. Sınav saatine yakın (09.50 gibi) geldi. 10.15 Sınavı başlattık. Sınav süresi 13.00’da bitiyor. Ek süre hakkı olduğu için bizim sınav 13.30 bitti.

Türkçe: 40

Temel Matematik: 40

Sosyal Bilimler: 25

Fen Bilimleri: 20

Toplam: 125 Soru vardı.

Delikanlımız Türkçe ‘den başladı.

Sorunun çoğunun metnini okuyup cevapları okumaya başlayınca; “Ne alaka” diye eleştiriyor.

Bazı cevapları; “Saçmalık, onu nereden çıkarmışlar?” Şeklinde eleştiriyor.

Nadiren bazı soruları “Mantıklı sormuşlar” diye beğendiği oluyor.

Sınav başladıktan 2 saat sonra biz Türkçe ’den sadece beş adet soru işaretleyebilmiştik.

İstersen soruyu atlayabilirsin diyorum, azimle çözüme gidiyor.

Her soruyu okuduktan sonra; "Hocam, ben çok heyecanlandım, sınıfı bir adımlayabilir miyim?” Diye soruyor.

 “Elbette fakat zaman aleyhimize işliyor diyorum.”

Sınıfı adımlıyor ve “Hocam ben hazırım yapabiliriz deyip” devam ediyor.

En güzeli; “sınavın bitimine yarım saat kaldı diye uyardığımda”

Hocam, Konya’yı kazanırım İnşallah” deyince; “Umudun ne kadar güzel olduğunu ve insanı hayata bağladığını” gördüm ve bu yazıya ilham kaynağı oldu.

Sınav sonunda sadece Türkçe ’den 11 soru işaretleyebilmiştik. Diğer sorulara ve bölümlere bakma fırsatımız olmamıştı.

Yüce Allah gencimizin bahtını açık etsin.

Aşağıdaki güzel hikâye ile yazımızı noktalayalım isterseniz.

Bugün okula gitmek için evden çıktım. Kaldırımda yavaşça yürürken pazarcıları sesi kulaklarımı çınlatmaya başlamıştır.

Bizim burada her çarşamba pazar kurulurdu. Okula gitmek için pazar yolundan geçmek gerekiyordu. Bende öyle yaptım. Tezgahların arasından geçerken bir ses çok tanıdık geldi.

Sesin geldiği yöne doğru gittim. Bir de ne göreyim, Sınıf arkadaşım Oğuz bir tezgâhın başında bağırıyordu. Domates satıyordu. Onların bahçesinde çok güzel domatesler olur. Çarşamba günleri ise pazara gelerek Babası onları satardı. Bugün babasının yerine Oğuz gelmişti. Fakat çok önemli bir dersimiz vardı. Oğuz’un okula gelmesi gerekiyordu. Fakat babası hasta olduğu için de burada kalması gerekiyordu.

Aradan bayağı bir zaman geçti. Oğuz her çarşamba pazarda çalışıyor, diğer günler ise okuldan çıkar çıkmaz tarlaya çalışmaya gidiyordu.

Bir gün Oğuz ile konuştuğumuz da babasını çok merak ettiğini hastalığının bu kadar uzun sürmesinin onu korkuttuğunu söyledi. Ona sabretmesini, umudunu asla yitirmemesi gerektiğini söyledim. Umut en güzel ilaçtı. O da bol bol dua edip umudunu asla yitirmeyeceğini söyledi.

Bir çarşamba günü Oğuz derse geldi. Hepimiz çok şaşırdık. Oğuz çok mutluydu. Öğretmenimiz de çok şaşırdı.

Oğuz ise bu şaşkınlığımızı anlayacak olmalı ki biz sormadan söyledi. Asla umudumu kaybetmedim, bol bol dua ettim. Doktor amcaların da gayreti ile babam eski sağlığına kavuştu. Bu hafta da işlerin başına geçti dedi. Sınıf olarak çok sevindik. 

Teneffüste Oğuz yanıma gelerek teşekkür etti bana. Hiçbir zaman umudumu yitirmemem gerektiğini söyledin. Ben de dediğini yaptım. Haklıymışsın her gecenin sonu gündüzmüş, çok şükür babam iyileşti dedi.  O an öyle tarifsiz bir mutluluk yaşadım ki anlatamam.