Değerli Dostlar; Nerede ve ne zaman kitap okuma, ilim vs. Üzerine konuşuluyorsa, muhakkak şu da söylenir: 'Yüce dinimiz de okumaya büyük önem vermiştir. Nitekim, Kuranın ilk emri oku! Olmuştur.'

Doğrudur. Kur'an'ın ilk emri okumaktır. Ne var ki, Kur'an'ın ilk emri olan okumayı, hemen her zaman ihmal ediyoruz.

Ümmi (okuma yazma bilmeyen) Peygambere (sav.) ve Onun elçiliğiyle hepimize gelen 'oku!' emrinden kasıt nedir? Okuma - yazma bilmek midir? Mesela Hz. Peygamber bu emre muhatap olur olmaz okuma - yazma öğrenmeye mi başlamıştır? Değilse, 'oku!' emrinden aldığı ders nedir? Hem bu emir, 'Ne okuduğun, nasıl okuduğun önemli değil, yeter ki oku.' anlamına mı gelir?

Bütün bu soruların cevabını bulmak için 'ikra' ile başlayan bu ayetin devamını okumak gerekiyor.

'İkra' bismi rabbikellezi hâlak.' Yani, 'Yaratan rabbinin adıyla oku.'

Kuranın kastı rasgele bir 'okuma' değildir. Muhakkak yazılı bir kitabı okumak da değildir. İster bir kitabı okusun ister her cümlesi ve her bir harfi sonsuz hikmetler ve manalar yüklü olan şu kâinat kitabını okusun 'yaratan rabbinin adıyla' okumaktır.

  *EĞER;

TIP okursan karşına insan DNA’sının şempanze ile %98 aynı olduğu çıkar…

BİYOLOJİ okursan karşına evrim çıkar…

FİZİK okursan karşına BİG BANG çıkar…

KİMYA okursan karşına elementlerin kaynaşmasıyla İLK CANLILARIN nasıl oluştuğu çıkar…

TARİH okursan karşına dinlerin nasıl ortaya çıktığı çıkar…

JEOLOJİ okursan karşına dünyanın 4,5 milyar yıl yaşında olduğu çıkar…

ARKEOLOJİ okursan karşına tüm Ortadoğu dinlerinin temelini oluşturan SÜMER kültürü çıkar…

PALEONTOLOJİ okursan karşına dinozorlar çıkar. Din kitapları yazmaz bunu…

EMBRİYOLOJİ okursan karşına insanın balık atasından kalma solungaçları ve kuyruk çıkar…

Ama hiçbir şey okumazsan sana ne söylenirse ona inanırsın. Hep başkasının sana sunduğu hayatı yaşarsın, başkalarının doğrularıyla yaşamak zorunda kalırsın, seni herkes kandırır. Ama sen bunların hiçbirisini fark etmezsin bile…

*(Yusuf Halaçoğlu Hocamızın “Lozan'la” ilgili bir yazısından alıntıdır.)

 

"Bir defasında hocama dedim ki:

 

-Bir kitap okudum ama zihnimde kitaptan hiçbir şey kalmadı. Bana bir meyve uzattı ve dedi ki:

 

-Bunu ağzında çiğneyip ye. Yedikten sonra sordu:

 

-Şimdi sen büyüdün mü?

 

-Hayır, dedim.

 

Dedi ki: -Büyümedin ama o meyve vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, tırnak oldu, hücre oldu… Anladım ki, okuduğum kitap da öyle dağılıyor:

 

Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştiriyor.

 

Bir kısmı bilgi ve irfanını artırıyor, bir kısmı ahlakını güzelleştiriyor, bir kısmı yazı ve konuşmada üslubuna incelik katıyor, bir kısmı hayata farklı bakmanı sağlıyor, bir kısmı içindeki sevgi-merhameti arttırıyor, bir kısmı özgüvenini arttırıyor, düşünmeni, sorgulamanı tetikliyor, olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini öğretiyor.

 

Her ne kadar sen bunların farkında olmasan da! Kitap okumak bir şeye yaramaz, çünkü kitap okumak çok şeye yarar! O kadar çok şeye yarar ki neye yaradığını söylemek imkansızdır."