Değerli Dostlar; insanın dizginleyemediği bir duygu olan, “bilme isteği(merak)” konusunu paylaşalım istedim.

Aramakla bulunmaz fakat bulanlar da hep arayanlardır."

İlk filozof olarak kabul edilen Thales diyor ki “Eğitimin en büyük faydası, insanın kendisini tanımasıdır.”

Yunus Emre’nin dediği gibi;

Beni ben de demen ben de değilem,

Bir ben vardır ben de benden içeri.”

Medeniyet tarihi bilindi bilineli bu merak ve arayış yani bilme isteği devam etmektedir.

Bazı dönemlerde bu bilme isteğinin kendi rahatlarını kaçıracağını anlayanlar düşünmenin ve bilgiye ulaşmanın yolunu tıkamak için ellerinden geleni yapmışlardır. Fakat yine bir parça bilgiden sızan ışık eşliğinde insanoğlu hep yolunu bulmayı başarmıştır.

Kendisini hayatın merkezine koymayan ve kendisinden çok daha büyük bir şeyin olduğunu anlayan,  hisseden insanlar bu ışığa bakarak o “şey” in ne olduğunu arayıp durmuştur. Bu “ şey” öyle bir şey ki hani derler ya “Aramakla bulunmaz ama bulanlar da hep arayanlardır.”

Aristoteles’in metafizik kitabının ilk sayfasında: “İnsan, doğası gereği bilmek ister.” Demektedir.

Merak, canlıları yeni şeyler öğrenmeye yönlendiren bir histir. Sadece insanlar değil, pek çok başka canlı türü de meraklıdır. Doğuştan gelen temel bir duygu olan bu his, bir güdü olarak sınıflandırılamaz. Çünkü merak sonucunda oluşan belirli bir davranış biçimi yoktur.

Neden meraklı olduğumuzu açıklamak için ileri sürülen bir görüşe göre, yeni ve karmaşık şeyler beyinde belirsizlik hissine neden oluyor. Merak ise canlıların kendilerini hoşnutsuz hissetmesine neden olan bu histen kurtulmayı sağlıyor. Yeni ve karmaşık şeyler hakkında daha fazla bilgi edinmek, bunların sebep olduğu hoşnutsuzluğu azaltıyor. Bu teorinin en büyük eksiği, insanların yeni ve karmaşık şeylerle karşılaşmadıkları zaman da meraklanmalarını açıklayamamasıdır. Örneğin canı sıkılan birinin kendisini eğlendirecek ilginç şeyler bulmaya çalışması bu teori ile açıklanamıyor.

Merak duyusunun nedenini açıklamak için öne sürülen başka bir teori “en uygun uyarılma” modeli olarak adlandırılıyor. Bu teoriye göre beyin her zaman en uygun uyarılma düzeyinde olmaya çalışır. Yeteri kadar uyarılma olmadığı durumlarda ise yeni şeyler öğrenerek uyarılma düzeyini artırır. Bu teori daha önce bahsedilen teorinin açıklayamadığı durumları -canı sıkılan insanların yeni şeyler öğrenmeye çalışmasını- başarı ile açıklıyor. Fakat eğer beyin en uygun uyarılma düzeyinde bulunmaya çalışıyorsa, bu duruma ulaştıktan sonra neden yeni şeyler öğrenerek en uygun düzeyden uzaklaşsın? Teori bu soruya cevap veremiyor.

Merak ile ilgili öne sürülen üçüncü teori ise meraklı olmanın nedeninin, merak sonucu yapılan hareketlerin beyin tarafından ödül olarak algılanması olduğunu söylüyor. Bu düşünceye göre yeni bilgiler öğrenmeye çalışmak dopamin salgılanmasına sebep oluyor. Beyin tarafından ödül olarak algılanan bu madde insanların kendilerini daha iyi hissetmesine sebep oluyor.