Değerli Dostlar; bir şarkıda geçen söz dikkatimi çekti,
“Bir yol var ama her yerde tuzak,
Bir yer bulalım, dünyadan uzak”
Arada diğer sözleri de var. Bir mutluluk arayışı ya da mutlu olabileceği bir ortam arayışı söz konusu; niye mutluluğu kendimizde aramıyor veya o mutlu ortamı kendimiz oluşturmaya çalışmıyoruz?
Sürekli başkalarında ve başka mekanlarda mutluluk arayışı içerisindeyiz.
Oysa mutlulukta bizlerin içerisinde, yaşadığımız ortamın mutluluk veren bir ortam olması da bizlerin elindedir.
Yunan mitolojisinde mutluluğa dair bir hikâye vardır. Bu hikâyeye göre;
Tanrılar, insanlar mutluluğu arasın ve böylece kıymetli olsun diye saklamaya karar verirler. Biri, “Göklerin en uzağına saklayalım.”, diğeri; “Denizin en dibine...”, öbürü; “Ormanın en kuytusuna saklayalım” der. Sonunda biri der ki; “İçlerine saklayalım. Oraya bakmak akıllarına gelmez.” Der.
Bir Kızılderili masalında denir ki; kâinatın yaratılışı tamamlanmış, sıra insana gelmişti. Yaratıcı, insanı yaratmadan önce bütün varlıkları yanına çağırdı ve dedi ki:
“İnsanlar hazır oluncaya kadar onlardan bir sırrı saklamak istiyorum. Bu sır onların mutluluğudur. Sizce bu sırrı nereye saklayayım?”
Kartal söz aldı:
“Bana ver Allah’ım onu aya götüreyim.”
Yaratıcı, “Hayır!” dedi. “Bir gün gelir, oraya da giderler ve onu kolayca bulabilirler.”
Yunus balığı, “Onu okyanusların derinliklerine gömeyim” diye teklif etti. Yaratıcı, “Orada da rahatlıkla bulabilirler” dedi.
Aslan ormanın derinliklerini, koyunlar ıssız meraları önerdi; ama Allah, hiçbirisinin önerisini kabul etmedi.
En sonunda köstebeğin önerisi geldi: “Allah’ım bu sırrı insanların içine koy” dedi.
Bu yüzdendir ki; her kim mutluluğu başka yerlerde ararsa, her zaman mutsuz olmaktadır.''
Ne yazık ki kendi içimize bakmayı öğrenene kadar da mutsuzluğumuz devam edecek. Dışarıda gördüğümüz her şey bize daha cazip geldiği için, başkalarının ne dediğini ne düşündüğünü çok önemsediğimizden, hayatı başkalarının gözleriyle görmeye çalışmamızdan dolayı yaşadığımız mutsuzluklar bitmek bilmiyor.
Eğer bilirsek, hayatta her dakika da her şey değişiyor. Mutluluk hikayedeki gibi belki gerçekten de içimizde, bakış açımızı değiştirsek tutabileceğiz. Bunun içindir ki; Yüce Allah, ‘Size şah damarınızdan daha yakınım.’ diyor. İçimizde bir yerlerde belki en büyük hazine var.
Peki biz neden hala uzaklara bakıyoruz? Neden hala asla gelmeyecek olanı arıyor, içimizde var olanı görmüyoruz? Neden başkalarına benzemeye çalışıyor, kendimiz olmayı seçmiyoruz?
Biz mutluluğu satın alınan bir şey gibi görmekten vazgeçmedikçe, mutluluğa fiyatlar biçtikçe, bedeller ödedikçe asla elde edemeyeceğiz oysa …
Eğer son model bir arabamız olmadan, çok para kazanmadan, en yakışıklı adamı ya da en güzel kadını bulmadan, en büyük eve sahip olmadan, en gösterişli eşyaları edinmeden mutlu olmayacaksak, hayatımızın en büyük ideali hep daha fazla bir şeylere sahip olmaksa, asla mutlu olmayı beklemeyelim.
Mutluluk bunlardan öte, bunlardan çok başka bir şeydir çünkü.
Kendisi olamayanların, kendi içindeki hazineyi bulmaları çok zordur.
Önce bakmayı sonra görmeyi öğrenmek için bile bir ömür vermemiz gerekebilir.
“En büyük yolculuk insanın kendine yaptığı yolculuktur.”
“Hazır olduğumuzda yol bizi gideceğimiz yere götürecektir.”