Değerli Dostlar; sürekli dilimize doladığımız “fedakârlık” konusunda paylaşımda bulunalım istedim.
Fedakârlık, adı üstünde kişinin kendi özünü öteki kişilere feda etmesi anlamına geliyor. Neleri feda eder fedakâr insanlar diye düşünecek olursak, zamanını, parasını, vaktini, enerjisini, sınırlarını, yani kendine ait her şeyi feda edebilme potansiyeline sahiptir. Kendi ihtiyaçlarından çok diğer insanların ihtiyaçlarını gidermeyi amaçlar. İnsanlara yardımcı olmak için canını dişine takar. Ne yazık ki insanın gücü de enerjisi de parası da vakti de sınırlıdır. Bu sebeple vermeye alışan fedakâr kişide kendine ait ne zaman kalır ne güç ne para… Kendi kendini tüketir.
GERÇEK BİR SEVGİ HİKÂYESİ
Osmanlı zamanında, evin hanımı geçirdiği bir hastalık sebebi ile âmâ (kör) olmuştu. Aradan kısa bir zaman geçti, kadının kocası da bilinmeyen bir sebeple gözlerini kaybetti. İki âmâ olarak tam on beş yılı geride bıraktılar. On beş yılın sonunda adamın hanımı vefat etti.
Hanımının vefatından sonra adam yeniden görmeye başlamıştı. Komşular bu duruma çok şaşırarak sebebini sordu. Adam dedi ki: “Muhteremler, aslında ben hiç kör olmamıştım, hanımım kör olunca benim onu bırakıp yeniden evlenebileceğimi düşünüyor ve buna çok üzülüyordu. Ben de hanımım üzülmesin diye kör olmuş gibi yaptım. Benim de kendisi gibi kör olduğumu düşününce bu derdinden kurtuldu” Komşular: "Hadi, evde kör numarası yaptın bunu anladık. Peki dışarıda niye kör gibi davrandın?” dediler. Adam: “Dışarıda öyle davranmasaydım, bir gün mutlaka hanımım bunu öğrenirdi ve o zaman daha çok üzülürdü. Onu üzmemek için tam on beş sene bu sıkıntıya katlandım” dedi…