Sevgili okurum bu haftaki yazım yine gençliğe bir çağrıdır. Bende dahil olmak üzere fazlasıyla inovaktif bir nesil, bir filiz yeşeriyor. Bu filizler henüz ergenlik cağını bitiremeden hastalığa erişiyorlar. Nasıl mı?

Şöyle ki benim etrafımda gördüğüm z kuşağının büyük bir bölümü yurt dışında çalışma odaklı oluyor. Bu aslında güzel bir amaç fakat nedenleri pek de göze değer güzellikte değil. Hele ki şu aralar ağızlarda çok sakızlaşan bir cümle var. "Türkiyede doktor olacağıma Amerikada çöpçü olurum." Yahu kuş ancak kendi memleketinde özgür uçabilir. Sen, ben, biz böyle amaçlar edinirsek kimin ellerine kalır bu ülke. Bizim bu vatan sınırları içinde en son deneyimlememiz gereken şey ölümdür. İnsanoğlu ve insan nerede gözlerini dünyaya açtıysa yine orada gözlerini yummalı. 

Tekrar dönüş yapalım şu yurt dışı mevzusuna. Bu çiçek açacak filizler kökünü burada bırakıp yurt dışına gitmeye çalışıyor. Soruyorum sana çağdaşım 'Sana göre bitki kökü olmadan ne kadar uzun süre yaşayabilir? Bunun cevabını daha somutlaştırırsak genç nesil z kuşağı kökünü unutup gittiğinde filiz gün geçtikçe sular hatta hasta bile olamaz. Çünkü hastalığı bile verecek olan köktür. İyi de kötü de kökün işleviyle güzelleşir. Özellikle de olgunlaşır.

Örnek vermek gerekirse başaklarda ancak içi boş olanlar rüzgâra kapılır. Siz hiç doğaya baktığınızda belirli bir süreç geçmeden olgunlaşan bir bitki, bir canlı gördünüz mü? Göremezsiniz. Bunun sebebi de bitiş yoluna tecrübe ile varılmasıdır. Güzel bir şey elde etmek istiyorsan iyi bir ustaya ve rüzgâra yenilmeyen başak tanelerine ihtiyacımız var. Yani gerekli olan yaşamaya değer olan hayat ve senin eşsiz gücün. Sevgili dostum ben gerekeni söyledim. Sıra senin bu söylediklerimin yüreğine dokunup hayatında yer bulmasında...