Değerli Dostlar; “ölüler zanneder ki diriler her gün helva yer.” Atasözümüz bize ilham kaynağı oldu. Toplumda ki kişilerin karşısındakini daha mutlu, daha huzurlu ve daha iyi görmesi ya da zannetmesi konusunu paylaşalım istedim.

Sanmak: karşıtının da ihtimalini de düşünmekle birlikte, bir şeyin şöyle ya da böyle olduğunu düşünmek, olabileceğine daha çok inanmak ya da gibi gelmek.

"Kan sanmıştım, kırmızı boya imiş" veya bir şeyin ya da kimsenin herhangi bir durumda olduğunu düşünmek olarak geçmektedir.

İlk kez trafiğe çıkıyorsunuz sizin dışınızda ki herkesi usta sanıyorsunuz.

Bir topluma giriyorsunuz sizin dışınızda ki herkesi mutlu sanıyorsunuz. Biraz yakından tanıyınca birçok insanın çok farklı dertleri olduğunu görüyorsunuz.

Yine bir ortamda sadece sizin sıkıntılarınızın olduğunu zannedersiniz, oysa birçok kişinin benzer sıkıntılarının olduğunu görüyorsunuz.

Herhangi bir konuyu sizin bilmediğinizi fakat aynı ortamda ki diğer insanların bildiğini sanıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz ki birçok insan o konuyu bilmiyor.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Şimdi “ölüler zanneder ki diriler her gün helva yer” Atasözümüzü ele alalım.

Ölüm sonrası aşla birlikte helva yapılması ve komşulara dağıtılması yine ölünün hayrı için önemli bir ritüel olarak karşımıza çıkıyor.

Helva, ölüm sonrası bir geleneğin simgesi haline gelmiş durumdadır. Anılan sebeplerle ölüm ve helva konusunda deyimler oluşmuştur. Bunlardan biri,

“Helva tavası omuzunda olmak”

 Genelde yaşlıların ölüme daha yakın olduğu düşünülür. Birine helva tavası omuzunda demek ölümü yaklaşmış anlamında kullanılmaktadır. Tabi bu sözü genelde gençler yaşlılar için dile getirirler.

 Bir diğer deyim ise

“Ölüler sanır ki diriler her gün helva yiyor”

Üç gün boyunca cenaze evinde helva olması ve  komşulara dağılması sonucunda, inanca göre üç gün boyunca evden ayrılmayan ölünün ruhu bunu görüyor ve doğal olarak dirilerin her gün helva yediğini sanıyor. Deyim bu inanca dayalı olarak ortaya çıkmıştır. 

Oysa ölü bilse ki sadece üç gün boyunca ölüm sebebiyle aş ve helva var. Diğer günler dirilerin büyük çoğunluğu ne açlık ne yoksulluklar yaşıyor.

Yazımızı çok güzel bir fıkra ile noktalayalım. Köyün yakınında metruk bir türbe ve oraya ilişkin korkulu hikayeler varmış. Köy kahvesinde kimsenin gece oraya gidemeyeceği konuşuluyor. Gencin biri “Ben giderim hatta orada mum yakıp ışığında helva yiyip dönerim” diyor. Giderdin gidemezsin derken bahse tutuşuyorlar.

Ortaya ciddi bir para koyuyorlar.  İddiaya giren kişi mumu ve helvayı alıp gidiyor. Diğerleri uzaktan onu takip edecekler.

Bahse tutuşan kişi bunu yapamasın, başarısız olsun diye ondan evvel gidip zifiri karanlık türbenin içinde saklanıyor. İddiaya giren kişi iddiası üzerine gidiyor. Zifiri karanlıkta mumu yakıyor, helvayı yemeye başlıyor. Önceden saklanan kişi o zifiri karanlığın içinden elini mum ışığına doğru uzatıp helvayı alaya yelteniyor.

Bu esnada genç eli tuttuğu gibi ileri savuruyor. “Çek elini burada diriler dururken ölülere helva yok.” Diyor.