Değerli Dostlar; sizlerle Merkez Efendi Camii ve Türbesi'nin gizemli hikayesini paylaşalım istedim.
Zeytinburnu’nda bulunan Merkez Efendi Camii ve Türbesi ile ilgili ilginç hikâyeyi hatırlatalım istedim.
İstanbul'un tarihi ve manevi mirasları arasında özel bir yere sahip olan Merkez Efendi Camii ve Türbesi, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda tıp ve şifa alanındaki keşiflerle de anılmaktadır. Bu mukaddes yer Merkez Efendi'nin hayatı boyunca gerçekleştirdiği mucizelerle ve İslam kültüründeki önemli izleriyle doludur.
1460 yılında Denizli’nin Buldan ilçesinin Sarımahmutlu köyünde dünyaya gelen Merkez Efendi’nin gerçek ismi Musa Muslihiddin’dir. Fakat kendisi “Merkez Efendi” lakabıyla tanınmıştır. Merkez Efendi eğitimini tamamlamak için İstanbul’a gelmiş ve bugün türbesi bulunan yere tekkesini kurmuştur.
DEHLİZ BULUNMAKTA
Merkez Efendi Külliyesi’nin bölümlerinden olan ve Merkez Efendi’nin bizzat kullanmış olduğu çilehanenin kaynaklara göre Bizans döneminden kalma bir sarnıç içerisine yerleştirildiği düşünülmektedir. Avludan yaklaşık yedi metre kadar aşağıda kalan çilehanenin içinde, ayazmada biriken fazla suyun burayı basmaması için kuyuya aktarılmasını sağlayan bir dehliz bulunmaktadır.
ÇİLEHANENİN HİKÂYESİNE GELİNCE
Merkez Efendi, Tekkesinin yanındaki su kuyusunun bulunduğu yere bir çilehane kurdurur. Rivayete göre, bu çilehanenin altından bir ses gelir ve şifa kaynağı olduğu bildirilir. Merkez Efendi'nin vesilesiyle ortaya çıkarılan şifalı su, Ayazma adıyla meşhur bir su kuyusu olmuştur. Bu kuyunun suyu, içenlere hummalı hastalıklarda şifa olduğu söylenir. Ayrıca, çilehane ziyaret edenlerin günahlarını döktüğü ve içilen suyla hastalıklardan kurtulduğu da rivayet edilir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi ’ne göre ise bu su, içen herkese hummalı yani titremeli ve yüksek ateşli hastalıklara şifa oluyor.
Bazı rivayetlere göre de; Çilehane’ ye inen merdiven hakkında Merkez Efendi buyuruyor ki:
“Her kim bu tekke’ ye gelen burayı ziyaret ettiği esnada şu merdivenlerden inerken bütün günah kirini döker ve Çilehane’ de tertemiz olur. Bu kızıl sudan içtiğinde hem zahiri hem batıni bütün hastalıklardan şifa bulur.
MESİR MACUNU”NUN KÂŞİFİDİR
Merkez Efendi 15 yaşında Bursa’ya giderek Veliyüdin Medresesi’ne talebe olmuştur. Burada on beş sene süren eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a dönmüştür. Öğrendiği ilimler arasında tıp ilmi de vardır. Tıp ilmindeki ileri bilgisi sebebiyle şeyhi Sünbül Efendi tarafından Manisa Bimarhanesi’ne (hastanesine) görevli olarak gönderilmiştir. Oradaki hastaların sıhhatine kavuşması için büyük hizmetleri geçen Merkez Efendi, Manisa’nın 41 çeşit baharattan imal edilen meşhur ‘Mesir Macunu’nun da kâşifidir.
Anlatılır ki Merkez Efendi çocukları çok severmiş. Onların koruyucu velisi, evliyası imiş. Beyaz bir eşeği varmış. Onun üzerine bir heybe atar, heybenin iki gözünü fındık, ceviz, üzüm, leblebiyle doldururmuş. Onu gören çocuklar etrafını sarar, ondan yemişlerini nafakalarını alırlarmış. Merkez Efendi’nin diğer özelliği de hayvanlara karşı duyduğu sevgiymiş. Nerede çift süren bir köylü görse hemen yanına varır, “ Öküzüne iyi davran, Allah da seni görür, gönlüne göre verir ” dermiş.
Kimi zaman başını alır uzun gezintilere çıkarmış. Tabiatla baş başa kalır, toprakta, bitkide, hayvanda, insanda Allah’ın birliğini görmekten huşu duyarmış. Sonraları Mevlâna Kapı ’da inşa edilen tekkesinde yaşamına devam etmiş ve orada da gömülmüş. Aynı yerde kendi adını taşıyan cami ile yanındaki türbesi çeşitli dönemlerde onarım görmüş ve dört yüzyıl geçmesine rağmen bugün hala ayakta kalabilmiş.
20. yüzyılın tanınmış sufi, öğretmen ve şairi Kenan Rıfai, Merkez Efendi türbesinde şu mısraları yazmış :
Merhaba ! Ey Merkez-i devrân-ı cân
Merhaba ! Ey kutb-ü kevneyn-ü mekân
(Ey bu devranın, semânın merkezi can
Ey kâinatın, âlemin kutbu olan mekan )