Değerli Dostlar; sizlerle “kelam/söz” konusunda paylaşımda bulunalım istedim.

Hani Yunus Emre diyor ya;

“Söz ola kese savaşı,

Söz ola kestire başı,

Söz ola ağulu aşı,

Yağ ile bal ede bir söz!”

Gerçekten sizi anlayan bir dost ile iki güzel kelam etmek, insanın gönül yükünü çok hafifletir.

(Yalnız burada insanları aldatmak için söylenen boş vaatleri yani umut tacirlerinin o güzel sözlerini bu durumla karıştırmamak gerekir.)

(Kelâm ya da İlm-i Kelâm; İslâm dininin akāid konularını irdeleyen ve tarihî olarak bu çerçevede gelişen dinî-felsefî ilgilenen ilim dalı. Bu anlamda kelâm, imanla ilgili konu ve sorulara izâh ve ispat getirme amacıyla geliştirilen teolojik felsefenin adıdır.)

Yüce Rabbimiz sözlerin en güzeli olan Kur’an-ı Hâkim’inde inananları sözü güzel söylemeye davet eder. (İsra, 17/53.) İnsan davranışlarında nezaketi ve nezafeti muhafaza ettiği kadar sözlerine de aynı itinayı göstermekle güzel ahlaka ulaşabilir. İnsanın fıtratında iyi ve güzel olana meyil vardır. Çirkin ve kötü muamele ise insanları birbirinden uzaklaştırır. Bu sebeple yukarıda sözünü ettiğimiz ayet-i kerimenin devamında söz güzellikle söylenmediğinde şeytanın insanların aralarına girerek bozgunculuk yapacağına dikkat çekilir. Üslubun güzelliği en sert çekişmeleri bile yumuşatır ve bu çekişmelerin sulh ile çözülmesine vesile olur. Rabbimiz Araf suresinin 199. Ayetinde Hz. Peygamber’in (s.a.s.) şahsında tüm müminlere affedici olmayı, iyilik için çalışmayı ve cahillerden yüz çevirmeyi buyurarak söz edebini mümin kişinin karakterinin tamamlayıcı bir unsuru olarak sıralar: Cahiller yani kendini bilmez nadan kimseler sataşacak olursa “selam” diyerek geçip gitmekle müminin vakarına yaraşır şekilde güzel bir karşılık verilmesi öğütlenir.

Çağımızın herkes ve her kesim için geçerli olan en büyük problemlerinden birinin, sağlıklı iletişim kuramamak olduğunu biliyoruz. Biliyoruz diyorum, çünkü hepimiz bu tür iletişim problemlerini çeşitli şekillerde yaşıyoruz. Kimimiz bir türlü yakınlarına ulaşamıyor, kimimiz hep yanlış anlaşılıyor, kimimiz ne zaman bir tartışmaya girse kendini bir çatışma ortamı içinde buluveriyor.

İletişim, şüphesiz çok geniş açıdan yaklaşılması gereken bir kavramdır. Amacımız, iletişim olgusunu çeşitli açılardan sorgulamak değil, sadece "sağlıklı iletişim"i engelleyen bazı basit ve düzeltilebilir yanlışlıkları tespit etmeye çalışmaktır.

Araç kullanan kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerinin bütününü ifade eden "trafik", belirli kurallara sahiptir. Bu kurallar trafiğin sağlıklı bir biçimde akmasını sağlar.

 "Bir aracın sürücüsü, yolda kendinden başka araç yokmuş gibi davranırsa, yani trafik kurallarını ihlal ederse "trafik kazası" olur. Bir kişi konuşurken, karşısındakini nasıl etkilediğini düşünmeden istediğini söylerse, trafiktekiler kadar vahim olabilen "iletişim kazaları" ortaya çıkabilir."

İletişim kazaları, tıpkı trafikte olduğu gibi, kazalara yol açan sebepler bilindiği ölçüde azaltılabilir. İletişim konusunda bilgi sahibi olan kişi hem kendisinin hem de çevresindekilerin davranışlarını, daha iyi değerlendirip anlayabilir. Böylece insanlarla sağlıklı bir iletişim kurma yolunda avantaj kazanır.

İnsanlar arası iletişimde kazalara yol açan ve sözün güzel söylenmesini engelleyen birkaç kural ihlaline, böyle bir yazının elverdiği ölçüde, konu hakkında bir fikir vermesi açısından değinmek istiyorum.

İletişim içindeki taraflar, birbirlerini beklentileri doğrultusunda tanımlamıyorlarsa bir süre sonra sürtüşmeler ortaya çıkmaya başlar. Mesela, siz iletişim kurduğunuz karşınızdaki kişiyi, bilgi açısından kendinizden daha düşük seviyede görebilirsiniz, bu düşünceniz, bir şekilde davranışlarınıza da yansıyacaktır. Bu arada karşınızda ki kişi de kendini sosyal statüsü açısından sizden üstün görüyor alabilir. Böyle bir durumda siz ne kadar iyi niyetli olursanız olun, konuşma tarzınız, mimikleriniz, jestleriniz, kısacası bir bütün olarak mesajı veriş şekliniz, karşı tarafın tepkisine yol açacak ve aranızdaki diyalog kısa sürede bir çatışmaya dönüşecektir. Burada şunu vurgulamak istiyorum; iletişimde sürtüşme ve çatışmaları başlatan, çoğu zaman mesajın içeriği değil, veriliş şeklidir.

İletişimi, bir çatışma ve sürtüşme sürecine dönüştüren önemli etkenlerden birisi savunuculuktur. Savunucu durumda olan kişi, zihin gücünü söz konusu edilen konudan çok, kendisini savunmaya harcar. İletişimde savunuculuk arttıkça, "ne" konuşulduğu önemini yitirir, "kimin" konuştuğu önem kazanmaya başlar. Artık temel amaç, sorunu çözmek değil karşıdakini alt edebilmek olmaktadır.

Konu bir hayli uzun fakat her daim güzel söz sahibi bir ortamda olmanızı, dilinizden hep güzel söz sarf etmenizi ve gönlünüzün güzelliklerle dolmasını temenni ediyor; yazımızı noktalıyorum.