Değerli dostlar; sizlerde bu hafta cehalet ya da cahillik konusunu paylaşalım istedim.
Cehalet, bir konu ya da mesele hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmamak anlamına gelir. Ya da bilgili ve kültürlü olmamak demektir.
Cehalet kelimesiyle eş ve yakın anlamlı olan sözcükler şu şekilde sıralanabilir:
· Bilgisizlik
· Gaflet
· Kültürsüzlük
· Nadanlık
· Toyluk
Kur'an'da, “Rabb'ının adıyla oku” (96/1), "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!" (39/9), "Cahillerden yüz çevir." (7/199) "Alimlerden başkası düşünüp anlamaz" (43/29) “kullarından ancak alimler Allah'tan korkarlar" (35/28), buyurulmuştur. İlim, salt bilgi edinmekten ibaret değildir.
Mensubu olduğumuz dinimizin ilk emri “oku” yani ben Müslümanım diyen herkesin bilgiye dost, cehalete düşman olması gerekir. Ötesini size bırakıyorum.
Cahillik mutluluktur. Çünkü bilgi, sorumluluk ve faaliyet gerektirir. Düşünmeyi gerektirir. “Düşünen insan, düşüncesiz olanın hakkında hiçbir şey bilmediği, ahlaki bir bozulma haline gelebilecek bir ıstırap çeker” der. (Kant)
“Cehalet, gerçek bilginin aksine bireyin kendine olan güvenini arttırır” der. (Dunning-Kruger)
Cahil insanla ilgili şunları söylememiz doğru olur:
· Niteliksiz insan, ne kadar niteliksiz olduğunu fark edemez.
· Niteliksiz insan sahip olduğu özellikleri abartma eğilimindedir.
· Niteliksiz insan, gerçekten nitelikli olan insanların bu özelliklerini anlamaktan acizdir.
· Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle arttırılırsa, aynı niteliksiz insanlar niteliksizliklerinin farkına varabilirler.
Adam orta yaşı çoktan geçmiş. Hanımını yıllar önce toprağa vermiş, çocuklar evlenip kendi hayatlarını yaşıyorlar. Tek başına kalmış köyünde… Geçim kaynağı ve tüm varlığı bir damızlık boğa… Boğasına gözü gibi bakıyor. Anadolu’da bazı yerlerde olduğu gibi, alt katta ahır var, üst katta kendisi kalıyor.
Bir kış günü… Ortalık ne zamandır kar altında… Adam günlerdir evde tek başına oturmaktan sıkılmış. Arkadaşları ile meyhaneye gitmiş.
Günlerdir kar altında yiyecek bulamayan bir aslan, açlıktan ötürü dağdan inmek zorunda kalmış. Ahıra girmiş ve boğayı yemiş. Karnını iyice doyurmuş. Dışarının soğuğuna çıkmak istememiş. Ahırda güzelce uzanmış. Karnı tok, biraz kestirmiş.
Akşamın ilerleyen saatlerinde, adam meyhaneden çakır keyif dönmüş. Her seferinde yaptığı gibi, önce ahıra girmiş. Zifiri karanlıkta boğa zannettiği aslanın sırtını sıvazlamış. “Aman sen iyi ol benim en değerli varlığım” demiş. Gitmiş yukarı kata, yatmış uyumuş.
Aslanın karnı zaten iyice tok. Hiç sesini çıkarmadan adamı izlemiş. Sonra kendi kendine söylenmiş: “Cehalet böyle bir şey işte… Burada benim olduğumu bilse, ne gelir okşar, ne de yukarıda yatar”