(Bu yazıyı yakın zamanda aramızdan ayrılan, ebedi hayata yolcu ettiğimiz Doktor Mehmet Yaşar Karabacak'ın aziz hatırasına kaleme aldım.)
Vefa, hayatımızda sık kullanılan kelimelerden birisi olarak karşımıza çıkar. Hem sosyal ortamda hem de gündelik hayatımızda kullanılan vefa kelimesi, uzun yıllardan beri dilimizdedir. Türk Dil Kurumu'na (TDK) göre farklı anlamları olan vefa kelimesi, Türkçe'de tek başına ya da çeşitli cümleler eşliğinde kullanılabilir.
Vefa kelimesi Arapça kökenlidir.
TDK'ye göre vefa kelimesi anlamı şu şekildedir: Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı manasına gelmektedir.
Vefa, sevilen veya sevilmesi gereken kimselere verilen değerin bir nişanesidir, dostluk borcudur. Vefa, sözünün eri olmaktır, hatırlamaktır, iyiliği unutmamaktır, kendi sorumluluğunu hissetmektir.
Milli ve manevi değerlerimiz arasında "vefa" ayrı bir öneme sahiptir.
Rasûlullah -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem- Efendimiz’in, dostlarına karşı gösterdiği vefakârlık örnekleri de dillere destan olmuştur.
Bir gün Hazret-i Ebû Bekir -Radıyallâhu Anh-, diz kapağı görülecek şekilde elbisesinin eteğini toplayarak büyük bir telâşla Allah Rasûlü’nün huzûruna gelmişti. Hazret-i Ebû Bekir selâm verdi ve;
“‒Yâ Rasûlâllah! Hattâb oğlu Ömer’le tartıştık. Ben biraz ileri gittim. Ancak sonra pişman oldum, Ömer’den özür diledim, fakat kabul etmedi. Ben de Sana geldim.” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem- Efendimiz üç kere;
“‒Allah seni bağışlasın Ebû Bekir!” buyurdu.
Önce Hazret-i Ebû Bekir’in özrünü kabul etmeyen Hazret-i Ömer de pişman olmuş ve onun evine gitmişti. Evde olmadığını öğrenince de Peygamber Efendimiz’in huzuruna geldi ve selâm verdi. Hazret-i Ebû Bekir de o esnada mescitte idi. Ancak Peygamber Efendimiz’in ona karşı tavrı değişikti. Bunu fark eden Hazret-i Ebû Bekir endişelendi, dizleri üzerine çöktü ve;
“‒Yâ Rasûlâllah! Vallâhi, ben ileri gittim.” dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber orada bulunan herkese hitâben şöyle buyurdu:
“‒Şüphesiz ki Allah, beni size peygamber göndermişti. Bunu size tebliğ ettiğimde hiçbiriniz beni tasdik etmemiştiniz. Ebû Bekir ise; «Doğru söyledin.» demiş ve bana canıyla malıyla yâr ve yardımcı olmuştu.”
Sonra Rasûlullah -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem- Efendimiz şu sözleri iki defa tekrar etti:
“‒Şimdi sizler dostumu bana bırakırsınız değil mi?”
Bunu işiten ashâb, Hazret-i Peygamber’in hatırı için Hazret-i Ebû Bekir’e özel bir saygı göstermeye başladı ve bir daha onu hiç kimse incitmedi. (Buhârî, Fedâilü Ashâbi’n-Nebî, 5)
DostIarını daima vefa iIe hatırIa can! Arayan sen oI, buIan sen; tanıyan sen oI, kucakIayan sen. KuIa vefası oImayanın Hakka vefası oImaz. (MevIana)
Yakın zamanda ebedi hayata yolcu ettiğimiz Erdemlimizin çok sevilen doktorlarından Alata Sağlık Merkezi Aile Hekimimiz Sayın Mehmet Yaşar Karabacak'a Yüce Allah'tan rahmet; Ailesine ve bütün sevenlerine sabır diliyorum.
Belki de düşünüldü yine de yetkililere hatırlatmayı uygun gördüm; Alata Sağlık Merkezinin ismini "Alata Dr. Mehmet Yaşar KARABACAK Sağlık Merkezi" olarak değiştirilmesini; Doktor Yaşar Bey'in isminin yaşatılmasını öneriyorum. Bizlerde dosta vefa görevimizi bir nebze olsun yerine getirmiş oluruz.