Değerli Dostlar; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 81. Yıldönümü, iki manidar anı ile Atamızı anmak istedim.
(Muzaffer Kılıç anlatıyor:)
Erzurum'dan kongre için Sivas'a geldiğimizde, Mustafa Kemal'in karargahı olarak, Sivas lisesini hazırlamışlardı. Paşa, kendisine hazırlanan odaları dolaşırken, yatak odasında, karyolanın arkasında bulunan sarı satırlı atlas yastık gözüne ilişti. Yastığın üzerinde, koyu renk bir ibrişimle işlenmiş şu beyit vardı:
_Cihanın cahına mağrur olup incitme insanı. (_Dünyanın şaşasıyla gururlanıp incitme insanıları)
_Süleman-ı zaman olsan bırakırsın bu eyvanı _(Zamanın Süleymanı da olsan bırakırsın bu dünyayı)
Atatürk, yazıyı okuduktan sonra durdu. Mazhar Müfit Bey'i çağırttı. Beyti ona okuttu. Mazhar Müfit:
''Paşa'm, bu sizin için yazılmış değil.'' deyince, Atatürk:
**_''Bu uyarı hepimiz için ve her şey için bir prensip olmalıdır.'' _**cevabını verdi.
(Salih Bozok anlatıyor:)
Bir gün Çankaya civarında bir köylü evine gitmiştik. Girdiğimiz kulübede, ihtiyar bir köylü ile karısı oturuyordu. Bize ikram ettikleri kahveleri içerken Atatürk, köylü ile konuşmamı söyledi. Ben bu emre itaat için ak sakallı köylüye ilk aklıma gelen suali sordum:
**_''Gazi'yi tanırmısın baba ?'' _**İhtiyar beni, saçma sapan bir sual sormuşum gibi alaycı bir şekilde süzdü:
''Gazi'yi tanımayan mı var ?'' dedi ve ilave etti:_ ''Ben görmedim ama her hafta Hacı Bayram Veli Camii'nde Cuma Namazı kılarmış. Ta göbeğine kadar sakalları varmış. Melek gibi nurlu yüzü, Peygamber gibi mübarek bir ihtiyarmış!''._
Gülmemi güç tutarak, Atatürk'ün sakalsız ve genç yüzüne baktım.O, kaşlarını kaldırarak kendini tanıtmamamı emretti. Dışarı çıktığımız zaman da güldü ve:
''Varsın, o da öyle bilsin. Hakikati öğrenmek belki biçarenin hayalini yıkar, onun hayalindeki şirin sakallıyı öldürüp sevgisini kaybetmekte ne mana var? ''.